İnsan kaynakları alanının başarılı iki ismi; İdil Türkmenoğlu ve Işıl Taysever, “Her şanslı insanın arkasında iyi bir network vardır” dedi ve yeni kitapları Torpil Değil Networking’in hikayesini iskur.web.tr’e anlattı…
1- Öncelikle yeni kitabınız “Torpil Değil Networking” hayırlı olsun. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
-İdil Türkmenoğlu: Çok teşekkür ederiz. Aslında Işıl yıllardır profesyonellere networking eğitimleri veriyor. Bu konunun gerçek fikir lideridir. Kendisinin de bir kitap çalışması vardı. Bu arada ben de Boğaziçi Üniversitesi’nde part time ders veriyorum. Networking’in ne kadar önemli ve gerekli bir beceri olduğunu hepimiz biliyoruz. Gençlerle Işıl’ı ve bu kavramı tanıştırmak istedim.
-Işıl Taysever: Ardarda sekiz dönem boyunca bu derse konuk oldum. Becerileri gençlere aktardık ve ders sonunda da bu beceriyi kullanacakları bir ödev verdik.
-İdil Türkmenoğlu: Ortalama 50 şahane öğrenci, 8 dönemden, yaklaşık 400 networking denemesi eder. Gençler bu süreçte inanılmaz öğrenimler elde etti. Bilgilerini sahada test etti ve hangi yolların işe yaradığını, nerelerde zorlandıklarını bize anlattı. Teorik bilgi yanında gençlerin pratik deneyimleri de elimizde olunca, hızla bu rehber kitabı oluşturmaya karar verdik.
-Işıl Taysever: Biz bu kitabı üniversite öğrencilerinden ilham alarak yazdık. Ne tesadüftür ki biz de İdil ile yıllar önce yüksek lisans yaparken üniversite sıralarında tanıştık. Ben o sıralar kariyerimde bir değişikliğe giderek bankacılık sektöründen ayrılmış ve eğitimci olmaya karar vermiştim. ODTÜ İşletme Bölümü mezunuydum ve 10 yıllık sektör deneyimim vardı. Yani sistemsel, rakamsal, kurumsal yaklaşımlarımı iyi biliyordum. Ancak insana dair olanları da öğrenmek için 2006 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesin’de Psikoloji Yüksek Lisansı yapmaya başlamıştım. İdil de ben de gündüzleri çalışıyor, akşam ellerimiz, kollarımız dolu kantinde ders öncesi karşılaşıyorduk. Aslında tam anlamıyla kitapta yazdıklarımızı yaşayarak o günlerdeki tanışıklığımızı bu günlere, bu işe taşıdık diyebiliriz.
-İdil Türkmenoğlu: Ben de Boğaziçi İşletme mezunuyum. 25 yılı aşkın süredir ağırlıklı olarak insan kaynakları olmak üzere birçok alanda çalıştım. Tüm bu yıllarda çok sayıda vakıf ve dernekte görev aldım. Arada serbest danışmanlık yaptığım dönemler de oldu. Son bir yıldır da yine Yönetim Kurulu düzeyinde danışmanlık yapıp, bir de Çocuk Genç Sanat Tiyatro (ÇGST) adlı sosyal girişimimizle ilgileniyorum. Üniversitede de ders vermeye devam ediyorum. Tüm bu yıllar içinde gerçek anlamda kişisel ve kurumsal işlerimizde, gönüllülüklerde networkingden çok yararlandım. Herkes networking’in değerini bilsin, kariyerinin başından itibaren önemsesin istedim. Bu yüzden Işıl’a dersimizi kitaba çevirmeyi önerdim.
-Işıl Taysever: Başkalarıyla beraber ilerleyince, ayrı ayrı çalışmaktan çok daha hızlı sonuç elde ediliyor. Zaten kitabımızın temel felsefesi de beraberlik, yakınlaşma ve yardımlaşma olunca çok kolay oldu her şey.
“Sizinle Brad Pitt arasında en fazla 6 adım var!”
İdil Türkmenoğlu – Işıl Taysever
2- Kitabınızda Stanley Milgram’ın “Altı Derece Uzak” teorisinden bahsediyorsunuz. Bu teoriye göre hiç tanımadığınız bir insana, en fazla 6 adımda ulaşabileceğimiz belirtiliyor. Bu teoriden biraz bahsedebilir misiniz? Aklımıza gelebilecek herhangi bir kişiye ulaşmak gerçekten bu kadar kolay mı?
-Işıl Taysever: Evet, gerçekten bu kadar kolay. Yani sizinle Brad Pitt arasında sadece 6 belki de daha az adım var. 1900’lerde başka bilim insanlarınca da üzerine düşünülen sosyal ağ konusunu, bundan 50 yıl önce ilk kez Sosyal Psikolog Milgram deneysel olarak tasarladı.
-İdil Türkmenoğlu: Elden ele, tanımadığınız birine ulaşabilirsiniz. 1967’de de Harvard’dan Sosyal Psikolog Stanley Milgram, tesadüfi olarak Omaha, Nebraska”dan seçtiği yaklaşık 300 kişiye mektuplar yollayarak, onlardan bu mektubu Boston’daki ”hedef” kişiye sadece kişisel kontaklarını kullanarak iletmesini istedi. Milgram; mektup yolladığı kişilere, ulaşmaları gereken kişinin ismini, yerleşimini, mesleğini vermişti. Nebraskalı 300 kişi Boston’dakini tanımasa da (ki tanımaları imkânsıza yakın), onu tanıma ihtimali olan kişiler aracılığıyla hedefe yaklaşmış. Aile bireylerinden biri, iş arkadaşı, okul arkadaşı vb. yardımıyla mektuplar seyahatlerine başlamış. Milgram, hedefe 60 zincirin ulaştığını görmüş. Bu zincirlerde de ortalama 6 basamak olduğu için sonuç daha sonraları tiyatro oyunlarına, filmlere isim olan “Altı Derece Uzak” (Six Degrees of Separation) olarak literatüre girmiş.
-Işıl Taysever: Bu deney 2003’te Colombia Üniversitesi tarafından 24.000 gönüllüyle tekrarlandı ve benzer sonuçlara ulaşıldı. Bundan 3 yıl önce ise Facebook kendi üyeleri arasında konuyu ele aldı ve çıkan sonuca göre eğer Facebook üyesiyseniz herhangi bir Facebook üyesine 4 adımda ulaşma ihtimaliniz %95’in üstünde. Artık “6 Derece Ayrılık Teorisi” olarak adlandırılan ve defalarca kanıtlanan bu deney, aslında yeryüzündeki herhangi bir insana ulaşmamızın şaşırtıcı derecede kolay ve hatta 6 adımdan bile kısa olduğunu kanıtlıyor.
3- Peki, iyi bir network’e sahip olmanın önemi nedir? Hangi kapıları açar? Nerede işe yarar?
-Işıl Taysever: Network kelime anlamıyla zaten noktaların birbirine bağlandığı bir sistemi temsil ediyor. Eğer noktaları insanlar olarak düşünürsek, insanların birbirine bağlanması aslında insanların fırsatlara eşit uzaklıkta olmasını sağlıyor. Güncel haberler, detaylı bilgiler veya olası fırsatlar her zaman dijital ortamlarda yer almıyor. Yer alsalar bile diğer onca bilgi arasında gözden kaçma ihtimali var. Şirket eğitimlerimde işe giriş hikayelerini dinlerken o kadar çok katılımcı iskur.web.tr’teki iş ilanını bir arkadaşından duyduğunu söylüyor ki. Yani insanlarla bağlantıda kaldığımızda ihtiyaçlarımıza uygun kaynaklara ulaşma olasılığımız artıyor.
-İdil Türkmenoğlu: İnsanların çevrelerinden ne kadar beslendiğini, birlikte ne fırsatlar yaratabildiklerini çok defalar gördüm. Network’ümdeki kişilerle birlikte; işler kurduk, derneklerde çalıştık, organizasyonlar yaptık, dünya çapında projeleri hayata geçirdik. Şu an yaptığım işler de, sosyal girişimiz de, üniversite dersleri de hatta bu kitap dahi birbirini besleyen ilişkiler sayesinde…
4- Kitapta öğrencilerinize verdiğiniz network ödevlerinden bahsediyorsunuz. Aklınıza gelen en çarpıcı network hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Size bu şekilde ulaşan bir kişi oldu mu?
-İdil Türkmenoğlu: Derste öğrencilerimizle networking felsefesini ve becerisini paylaştıktan sonra 6 hafta içinde spesifik bir isme ulaşmalarını istedik. Ama doğrudan sosyal medyadan yazmak ya da internetten telefonunu bulup, aramak değildi istediğimiz. Tanıdığının, tanıdığının tanıdığı aracılığıyla tanıştırılmalarını istedik. Yani o hedef kişi, kendisinin tanıdığı veya bildiği biri tarafından o öğrenci ile buluşturulmalıydı.
-Işıl Taysever: Derslerdeki ilk denememiz, bana benim tanıdığım kişiler üzerinden ulaşılması olmuştu. Yıllardır koptuğumuz kişilerin bu ödev sayesinde benimle temas kurması öyle hoş güzelliklere vesile oldu ki. O sıralar ben de çok zor durumdaki 7 aile için yardım topluyordum. Bu sürpriz aramalar sayesinde 60 kişilik bir yardım ailesi oluşturduk. Tamamen rastlantısal tamamen samimi. Hatta geçenlerde uzun yıllardır tanıdığım bir bankanın Genel Müdür Yardımcısı; bu ödevi tamamlamak isteyen bir öğrencinin ulaştığı kişinin, kendisini arayıp, “Işıl Hanım ile tanışıklığınız varmış, ona şu öğrencinin ulaşmak istediğini söyler misin?” diye sorması üzerine yeniden bir araya gelerek, beraber iş yaptıklarını anlattı. Kısacası bağlantıları öldürmemek, canlı tutmak, altından nasıl kalkarız dediğimiz pek çok problemde bizleri hiç düşünmediğimiz çarelere, kaynaklara, aklımıza gelmeyen fırsatlara götürebiliyor.
-İdil Türkmenoğlu: Çok sayıda ilginç örnek var. Öğrencilerimizden Kaan’ın anlattığı unutamadığımız bir bağlantı hikayesini paylaşayım… Babası ödev için dertlenen oğluna “Nasıl yardım edebilirim?” diye sormuş. “Baba sen nereden tanıyacaksın. Bir eğitmenmiş. Perakendeciymiş.” diye geçiştirmiş Kaan. Babası hemen “Nereli” olduğunu sormuş. İnternette bir kez daha o kişiyi aramış Kaan. Onun Trabzonlu olduğunu tahmin etmiş, çünkü Trabzon’u geliştirmeye yönelik bir dernekte gönüllü çalışıyormuş. Babasına söylemiş. Babası da hemen telefona uzanıp, Trabzon’dan iyi tanıdığı birini aramış. Evet, bu kişi onu tanıyormuş, hatta çok severmiş. Kaan ile kontaklarını paylaşabilir, hatta kendisini arayıp Kaan’ın adını verip ilgilenmesini isteyebilirmiş. Daha sonra dersimize sürpriz konuk olarak geldiğinde O’na en çok kimin kontaklarından etkilendiğini sormuştuk. Kimin ricasını kırmazdı? Kimin yönlendirdiği gençle mutlaka tanışırdı? Trabzonlu bu büyüğü de o etkili insanlar arasındaydı. Kaan’ın babası hemşehrilik bağıyla en kuvvetli bağlantılardan birini kurmuş.
5- Network oluşturmanın kendi kariyerlerinize ne tür katkıları oldu?
-Işıl Taysever: Network’e sahip olmak en başta zaman kazandırıyor insana. Şirket içinde tek bağlantıyla temas etmek yerine farklı bağlantılarla temas kurmaya çalışıyorum. Böylece benimle iş yapmış kişilerin aklına gelen ve tavsiye edilen kişi olmaya çalışıyorum. Onların kendi çevrelerine benden bahsetmesi, benim kendimi anlatmamdan çok daha etkili oluyor. Kendimi anlatmakla zaman kaybetmek yerine doğrudan konuya girebiliyoruz.
-İdil Türkmenoğlu: Kaynakları birleştirince kocaman ve etkili işler yapabiliyoruz. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Herkes her şeyi yapamaz, ama herkesin iyi olduğu şeyleri bir araya getirip, bambaşka değerler yaratabiliriz. Yıllarca değerli ilişkiler biriktirdim. Karşılıklı olarak birbirimize değer katan ilişkiler… İş buldum, kamu, STK ve özel sektörde projelere davet edildim, iyi adaylara ulaştım, derlemeleri ve kitapları oluşturdum… Ne olmadı ki. Kariyerimin arkasındaki en büyük güçlerden biri network’üm.
“Networking tanışmanın ötesinde bağ kurmakla ilgili”
6- İlişki ağlarımızı nasıl genişletebiliriz, bunun kariyerimize etkisi nedir? Network oluştururken nerede hata yapıyoruz?
-Işıl Taysever: Sanırım ilk yanılgı network kurmanın insanlarla tanışmak, kartvizit toplamak olduğunun sanılması. Networking tanışmanın ötesinde bağ kurmakla ilgili. Yaklaşık 3 yıldır kartvizit kullanmıyorum. Önceleri adres, isim değişikliği gibi operasyonel sebeplerden fırsat bulamamıştım. Daha sonra bunu sosyal bir deneye çevirdim. İnsanlarla sosyal medya, telefon ve e-postayla o anda bağlanmayı tercih ediyorum. Sonrasında karşı tarafın işine yarayacak bir bilgi, haber, tavsiye vererek bir ihtiyacını çözmeye odaklanmak bağ kurmanın en güzel başlangıcı oluyor.
İkinci yanılgı ise network’teki insanların çokluğuna odaklanmak oluyor. Halbuki sayıdan öte network’ünüzdeki kişilerin çeşitliliği önemli. Yani sizden farklı ve hatta birbirinden farklı insanların varlığı network’ünüzün daha işlevsel ve katma değerli olmasını sağlıyor. Bu yüzden sürekli olarak en samimi dostlarımızla görüşerek her yere onlarla gitmek network’ümüzü genişletmiyor. Farklı kesimlerden insanların bir amaç için toplandığı seminerler, fuarlar, davetler yeni insanlarla tanışmak veya eski tanıdıklarımızla karşılaşıp bağları canlandırmak için harika fırsatlar. Ancak bu tür ortamlarda tüm vaktimizi en yakın dostlarımızla geçirirsek bu fırsatları da yakalayamayız.
-İdil Türkmenoğlu: Ayrıca gönüllü işler yaparak ilişki ağınızı samimiyetle geliştirirsiniz. Burada sadece tanışmış olmak, orada bulunmak değil, ilişkiye değer katmak kritik. Duyularınızın açık olması lazım. O zaman birden bire zihninizde bağlantılar, yapılabilecek ortak işler, başkalarının ihtiyaçları, kimlerle karşılanabileceği oluşuyor.
7- İş arayan pek çok kişi, işin ancak torpille bulunabileceğine inanıyor. İş bulamadığında torpili olmadığı için iş bulamadığını düşünüyor. Bu tarz düşünenlere ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
-Işıl Taysever: Bizim de kitabımıza “Torpil Değil Networking” ismini vermemizin sebebi böyle düşünenlerinin sayısının oldukça fazla olması. Diğer yandan torpil sanılmasın diye network yapmaktan çekinenler de var ya da network yapanları torpil yaptı diye eleştirenler. Evet. İki kavram da iş dünyasında insanlar aracılığıyla bir sonuç elde etmemizi sağlıyor, ama aralarındaki fark dağlar kadar… Kitabımızda bu ikisinin nasıl ayrılacağına ve iş ararken nasıl network yapabileceklerine dair çok örnek ve tavsiye var.
Burada da dediğiniz gibi bu yönde düşüncesi olanlara birkaç tavsiye olarak şunları söyleyebiliriz: CV’lerini gönderdikleri şirketle ilgili etrafındaki kişilerden bilgi alsınlar. Nasıl bir süreçleri var, kararlar nasıl alınıyor. CV’lerini gönderip, bir kenarda beklemesinler. Takip etsinler. Zira iş yaşamı çok dinamik, öncelikler çok çabuk değişip, CV’leri bir dönem göz ardı edilmiş olabilir. CV’lerinin kimin masasında olduğunu öğrensinler ve süreci bizzat takip etsinler. Olumsuz bir cevap gelse bile peki o zaman demesinler, CV’lerini gönderebilecekleri benzer firma veya sektör tavsiyesi istesinler. Çevrelerinden iş istemesinler, bağlantı istesinler.
-İdil Türkmenoğlu: Çalışanların referansı firmalar için kıymetlidir. Hatta biliyorsunuz, bazı şirketler Çalışan Referansı (Employee Referral) programları yürütüyor. O şirkette sizin çalışkanlığınıza, uygunluğunuza referans olabilecek tanıdığınız biri varsa, ilgili yönetici veya İK ile bağlantı kurmasını rica edin. Bu arada da o aracı kişiye de yük vermemeniz lazım. CV’im ektedir /ekteki linktedir diye bir mesaj uygun olmaz. Detaylı biçimde pozisyona neden uygun olduğunuzu anlatan bilgileri mesajın içine ya da kapak sayfasına yazmanız gerekir.
8- Başarılı bir kariyere sahip olmak isteyenlerde mutlaka olması gerektiğini düşündüğünüz özellikler nelerdir? Gençler hangi alanlarda kendilerini geliştirmeliler?
-İdil Türkmenoğlu: Öncelikle networking becerisi tabii. Türkiye’de kronik sorun yabancı dil. Bu teknik ipuçlarından sonra kendi kişisel özelliklerine bakmalarını öneririm. Yapamadıklarına değil, yapabildiklerine, keyif aldıkları konulara, güçlü taraflarına odaklansınlar. Nerelerde, ne tip işlerde parlayabileceklerini, tutkuyla çalışabileceklerini anlamaya çalışsınlar. Bunu anlamanın en önemli yollarından biri bolca staj yapmak. Çalışırken ise rotasyon fırsatlarını değerlendirmek.
Bir de dayanıklı ve iyimser olmak gerekiyor. Bu da saf Pollyannacılık değil, başarı ve başarısızlıkları kendilerine açıklarken, pozitif bir tutuma sahip olmaktan bahsediyoruz. Bir dahaki sefere daha çok dikkat ederim veya şu alana odaklanırsam hallederim gibi.
Kısacası hiçbir zaman denemekten vazgeçmesinler…
<!–
Kaynak: Link
–>